23 Ağustos 2015 Pazar

BU KÜRT - TÜRK DEĞİL, MÜSLÜMAN - KAFİR SAVAŞIDIR


 BU KÜRT - TÜRK DEĞİL,  MÜSLÜMAN - KAFİR SAVAŞIDIR VE YAPILMAK İSTENEN TAM DA BUDUR

Şer güçler, Türkiye'ye topyekun savaş ilan ediyor; oluşan siyasi boşluğu fırsat bilerek Türkiye'de terörü kışkırtıyorlar, ifadesini kullanan Kaplan, "Peki, “bizimkiler” ne yapıyorlar! Açıkça, alenen, Türkiye'yi kaosa sürükleyen şer güçlerle Türkiye'yi vuruyorlar! Şer güçlerin oyunlarını bozacaklarına, kelimenin tam anlamıyla “şebek-e”lik yaparak, Türkiye'yi boğuyorlar!


BUNUN ADI İHANETTİR! İHANET!

Türkiye'nin dört bir taraftan dışardan ve içeriden topyekûn bir saldırıya maruz kaldığı kritik, zorlu bir zaman diliminde, “Türkiye mosmor oldu!” diye manşet atan bir gazete bu ülkenin gazetesi olabilir mi?
Böyle bir gazete, ülkesiyle savaşan, halkıyla, halkın değerleriyle, ruhkökleriyle savaşan, küresel şer güçlere çalışan, Sahibinin sesi, satılık bir müsveddedir sadece!

Ülke içinde bir partinin, bir sosyal kesimin sesi olan bir gazeteden değil, Türkiye'ye saldıran şer güçlerin sesi, sözcüsü olan bir gazeteden, hatta gazetelerden, medya gruplarından sözediyoruz artık!
İhanettir bu! İhanet!

Düşünsenize: Türkiye, ekonomisini büyütüyor, stratejik hedeflerini büyütüyor, ufkunu bütün bir medeniyet coğrafyasına yayıyor, genişletiyor... özetle, her bakımdan büyüyor!

Bu, bütün küresel güçleri, rahatsız ediyor, hatta çıldırtıyor! Hakimiyetlerini Osmanlı'nın çökertilmesinden sonra bizim medeniyet coğrafyamızı talan etmelerine, lime lime parçalamalarına, sonra da bu parçaları etnisite, aşiret, mezhep farklılıklarını kaşıyarak birbirine düşman etmelerine ve düşürmelerine borçlu olan küresel şer güçler, Türkiye'nin büyümesine, toparlanarak yeniden geImesine, tarihe yürümesine çıldırıyor, Türkiye'ye dört bir cepheden savaş ilan ediyorlar!

Böyle bir zaman diliminde böyle bir ülkenin elitleri, partileri, medyaları, sosyal, siyâsî ve ekonomik güç çevrelerinin bu saldırıya karşı göğüslerini siper etmeleri gerekir, değil mi?
Ama Türkiye'de tam tersi oluyor: Şer güçler, Türkiye'ye topyekun savaş ilan ediyor; oluşan siyasi boşluğu fırsat bilerek Türkiye'de terörü kışkırtıyorlar!

Peki, “bizimkiler” ne yapıyorlar! Açıkça, alenen, Türkiye'yi kaosa sürükleyen şer güçlerle Türkiye'yi vuruyorlar! Şer güçlerin oyunlarını bozacaklarına, kelimenin tam anlamıyla “şebek-e”lik yaparak, Türkiye'yi boğuyorlar!
İşte buna isyan ederim ben arkadaş! İhanettir bu! İhanet!

Şer güçlerin Türkiye'ye niçin saldırdıkları çok açık! Hâl böyleyken, Türkiye'deki “muhalefet” partileri, tam da şer güçlerin istediği şekilde hareket ediyor ve Türkiye'yi büyüten, stratejik hedeflerini derinleştiren, mazlum dünya Müslümanlarının umudu hâline getiren ve küresel sisteme -üstelik de sistemin içinden!- meydan okuyan Tayyip Erdoğan'a vuruyorlar! Ve terörden medet umuyorlar alçakça!
Bunun adı ihanettir! İhanet!

DİKKAT! DARBE ORTAMI OLUŞTURULUYOR!

Bu ülkede ne kadar çok hain, ne kadar çok satılık pespaye şahsiyetsiz tip varmış meğer! Ve nasıl da fırsat kolluyorlarmış!
Terörden medet umarak ülkeyi boğmaya değil kenetlenmeye ve şer güçlerin tezgâhlarını püskürtmeye ihtiyacı var ülkenin!
Şunu bilelim: Bu ülkede, darbe filan olmaz, demeyin! İpler, bu ülkenin çocuklarının elinde değil hâlâ! O yüzden rahatça karıştırıyor, cehenneme çeviriyorlar!

Koalisyon tuzağı püskürtüldü; şer güçler ve şebek-e-leri tek kelimeyle kudurdular! Ölümlerden medet umuyor alçaklar! Tam bağımsızlık savaşı sürecek! Türkiye'nin tam bağımsızlık yürüyüşünü engellenemeyecek!
Altını çiziyorum: CHP koalisyonu kurulamadı! CHP koalisyonuyla Türkiye'nin boynuna IMF tasmasını geçirecekler ve Türkiye'yi yeniden Washington'un, Londra'nın, Brüksel'in ve Telaviv'in kölesi hâline getireceklerdi. CHP koalisyonu kurulamayınca düğmeye basıldı!

Şer güçler, şebek-e-leri CHP, DHKPC, PKK, PÇete topyekûn saldırıya geçtiler: Terör tırmandırılıyor, kaos ortamı büyütülüyor ve Türkiye yönetilemez hâle getiriliyor!
Darbe ortamı oluşturuyorlar! Şimdiden “sıkıyönetim” telâffuz edilmeye başlandı bile! Bir sonraki adım darbedir! Aman dikkat, diyorum.

ERDOĞAN, SÂKİN YE KUCAKLAYICI OLMALI

Tayyip Erdoğan'ın bütün saldırılara, provokasyonlara rağmen sükûnetini koruması, toplumun bütününü kucaklaması, eleştirilere metanetle ve Hz. Eyüp sabrıyla yaklaşması gerektiğini hatırlatıyorum.
Çok zor bir süreçten geçiyor Türkiye. Bu zorluğu, gerilimi tırmandırarak değil, sabırla, basiretle ve toplumun bütününü kucaklayarak aşabiliriz ancak!

Şimdiden uyarıyorum: Türkiye'nin önünü açacak, İslâm dünyasını toparlayacak tek adam Tayyip Erdoğan! Allah, bu ümmetin kalbine tek bir kişinin sevgisini yerleştirdi: Tayyip Erdoğan.
O yüzden Erdoğan'ın bu süreçte, çok dikkatle ve rikkatle, şefkatle ve merhametle, basiretle ve sükûnetle hareket etmesi gerekiyor! Yoksa her şey bitebilir!

MÜSLÜMANLARLA KÂFİRLERİN SAVAŞI!”

Türkiye'de bir boşluk oluştu; şer güçler ve hain şebek-e-leri, topyekûn saldırıya geçtiler: Şer güçler, dışardan terörle vuruyor! Şebek-e-leri, içerden boğazına çöküyor bu ülkenin!
Topyekûn bir saldırı var ülkemize! Bu saldırıyı, hep birlikte, tek bilek tek yürek olarak göğüsleyebiliriz ancak!
Şer güçler, Türkiye'yi dize getirmek istiyorlar! Şebek-e-leri ise Türkiye'yi dizinden, sırtından vurarak şer güçlere teslim etmek istiyorlar!

Partiler, şer güçlerin ve şebek-e-Ierinin iğrenç oyunları karşısında anında kenetleneceklerine kelepçe geçirme yarışı sergiliyor! Olmaz bu, olmaz!
Bunların hiçbiri bir şehit annesinin basiretine ve ferasetine sahip değil. Bir Kürt şehit kardeşimizin annesi, “Bu, Kürt-Türk savaşı değil; Müslümanlarla kâfirlerin savaşı!” dedi!
Hepimiz bu bilince ulaşırsak her saldırıyı püskürtürüz! Ülkede herkes bu bilince ulaşmazsa birbirimizle boğuşur durur, leş kargalarına, kurda kuşa yem oluruz -Allah korusun!


İslâm’ı kaybedersek, hiçbir şeyi kazanamayız!

Türk-Kürt-Arap, dün Haçlılarla savaştı.
Bugün Haçlıların çocukları, ırkçılık virüsü bulaştırdı.
Bin yıllık kardeşlerin arasını açtı, kuyularını kazdı, birbirlerine düşman yaptı. Dışarıdan bin yıldır çökertemedikleri İslâm'ı, şimdi içeriden çökertmeye çalışıyorlar.

İKİ TARİHÎ STRATEJİ

Bunun için uyguladıkları strateji, “Karşı İslâm Savaşı” stratejisi. 100 yıldır bu stratejiyi uyguluyor emperyalist Batılılar.
Bu stratejinin iki temel tarihî aşamaya sahip olduğunu görüyoruz.

1. STRATEJİ: DEVLETİN İSLÂM'DAN UZAKLAŞTIRILMASI

Birinci tarihî evre, Osmanlı'nın çökertilmesi ve hilâfetin bitirilmesi ile başlayan ve Soğuk Savaş'ın sona erdirilmesine kadar süren 70-80 yıllık evre.
Birinci evrede, Müslüman toplumlar, sekülerleştirildi; tepeden Jakoben yöntemlerle İslâm'dan uzaklaştırılmaya çalışıldı. Burada seküler elitler, kilit rol oynadı. Özetle bu birinci evrede seküler elitler, devleti İslâm'dan arındırdılar.

2. STRATEJI: TOPLUM'UN İSLÂM'DAN UZAKLAŞTIRILMASI

İkinci evre, Soğuk Savaş'ın sona erdirilmesini acilen zorunlu kıldı: Küresel sistem, Osmanlı'nın çökertilmesi ve hilafetin bitirilmesiyle bu işin bittiğini, İslâm'ın tarih sahnesinden çekildiğini düşünüyordu.
Ama öyle olmadığı anlaşıldı: İslâm'ın tarih sahnesinden çekilmek şöyle dursun, yeniden ve güçlenerek tarih sahnesine çıkma emareleri gösterdiğini gördü. Ve bizzat NATO Genel Sekreteri Willy Cleas'ın ağzından “İslâm'ın küresel sistemin önündeki en büyük tehdit” olduğunu ilan etti ve İslamofobi 'yi, NATO doktrini hâline getirdi.

Bu ikinci evrede, bu kez, Müslüman toplumlar içeriden sekülerleştirilme projelerine tabi tutuldu: İslâm dünyasına ırkçılık, sosyalizm, liberalizm gibi seküler ideolojiler yerleştirildi: Müslüman toplumların genç kuşakları böylelikle zihnen sömürgeleştirildi!
Bu ikinci tarihî evrenin en tehlikeli ideolojilerinden biri ırkçılıktı: Irkçılık, modern süreçte, ulusçuluk formunda Osmanlı'yı darmadağın etmişti.

Postmodern süreçte ise ırkçılık, bu kez etnik kimlik formunda bizzat Müslüman toplumları ümmet bilincinden uzaklaştırdı; lime lime etti: Tehlikeli atomlaşmaların, ayrışmaların, düşmanlıkların eşiğine sürükledi.
Böylelikle emperyalistler, postmodern süreçte, bir yandan icat ettikleri terör örgütleriyle, diğer yandan da etnik kimlik paganizmiyle Müslüman toplumları zihnen de parçalayarak kolayca yönetebilecekleri, şekillendirebilecekleri elverişli bir imkân elde etmeyi başardılar.

İSLÂM'I KAYBEDERSEK, TARİHTEN SÜRGÜN EDİLİRİZ!

Şunu bilelim: İslâm'ı kaybedersek, hiç bir şeyi kazanamayız! Aksine her şeyi kaybeder, ilâhî tokadı yer, tarihten sürgün ediliriz!
Peki, nasıl ve niçin?
Yeryüzünde bütün farklı etnik, dînî, kültürel ve felsefî farklılıklara yalnızca İslâm hayat hakkı tanıdığı için.
Bütün farklılıkların adalet, hakkaniyet, kardeşlik ruhu içinde yaşayabildiği “barış yurdu”nu yalnızca İslâm kurduğu için.
Bin yıllık medeniyet tecrübesini Kürtlerle Türkler, aynı ruhla ve aynı ufka bakarak Haçlılarla ve Moğollarla birlikte savaşarak kurdukları için.

Ve nihayet en önemlisi de, İslâm'ın hâkim olduğu bütün kıtalarda, bütün coğrafyalarda deri ve ırk değil, adalet, hakkaniyet ve sulh'ün hâkim olmasından ötürü hiçbir kavmin dili, kültürü yok edilmediği, -Batı sömürgecilik ve emperyalizm tecrübesinin yıkıcılığının ve yok ediciliğinin aksine- bütün bu farklılıklar hakikat'in, adalet'in, kardeşliğin ve selamet'in tesisine katkıda bulunacak ölçüde zenginlik olarak görüldüğü, bu yüzden hiç bir kavmin dili, etnik özellikleri hiçbir zaman yok edilmediği ve zenginliğe dönüştürülen muazzam ve muazzez bir hakikat medeniyeti inşa edilebildiği için.

TARİHÎ FIRSAT!

Sözün özü: Dün Kürtlerle Türkler binyıl boyunca birlikte hareket ettiler, tarihi birlikte inşa ettiler ve insanlık tarihinin akışını değiştirdiler.
Bugün de aynı şeyi yapabilirler ama tek bir şartla: Aynı İslâmî kardeşlik ruhuyla donanarak aynı İslâmî hedeflere yürüyebilirlerse...
Aksi taktirde, Türkler de kaybeder, Kürtler de. Ve haksız, zorba Batı emperyalizmi bölgemizi ve bizim üzerimizden de dünyayı tepe tepe sömürmeye devam eder. Sonuçta, bunun vebalini Türkler de, Kürtler de ödeyemez!
Tarihin yeniden yapıldığı bir süreçte, hem tarihin çöp sepetini boylarlar hem de insanlığın hakikat medeniyetine kavuşma imkânını ilkel gerekçelerle berhava ettikleri için Huzur-u İlâhi'de sorgulanır ve bunun hesabını veremezler!

Tarihî bir fırsat var önümüzde: Bu tarihî fırsatı göz göre göre tepmeyelim ve emperyalistlerin oyunlarını başlarına yıkmak ve insanlığı hakikat medeniyetiyle yeniden buluşturma kutlu yolculuğuna çıkmak için İslâmî idealler etrafında taze bir ruhla ve heyecanla toplanalım, hem geleceğimizi kuralım ve kurtaralım hem de insanlığın insanca ve hakça bir dünyaya kavuşma hakkını yerine getirme sorumluluğuyla yeniden kardeş olalım, diyorum.

SELÇUKLU'NUN VE SELAHADDİN'İN TORUNLARI, UYANIN!

Dün Türklerle Kürtler, yani Selçuklu'nun torunları ile Selahaddin'in torunları Haçlılara karşı omuz omuza savaştılar; İslâm'ın bayraktarlığını birlikte yaptılar!
Ama bugün Haçlıların çocukları tarafından birbirlerine kırdırıIıyorlar!
Uyanın ve bozun bu oyunu!
Tarihî bir sınavla karşı karşıyayız. Eğer bu oyunu bozabilirsek, sınavı başarıyla veririz. İşte o zaman kimse duramaz bizim karşımızda! Kimse durduramaz bizi bir daha -Allah'ın yardımıyla!

Sözün özü: İslâm'ı terkederseniz, Allah da terkeder sizi, tarih de. Sürgün yersiniz, sürülürsünüz, sürünürsünüz, süründürülürsünüz -Allah muhafaza!

YENİ ŞAFAK / Yusuf Kaplan


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder